Minimal İnvaziv Cerrahi Nedir?

Minimal İnvaziv Cerrahi

Toplumda kapalı ameliyat olarak da bilenen minimal invaziv cerrahi, vücutta minimum düzeyde hasar oluşturması hedeflenerek küçük kesiler yoluyla gerçekleştirilen ameliyat yöntemidir. Bu operasyonlarda yüksek teknolojili cerrahi ekipman ve görüntüleme yöntemlerinin kullanılması işlemin en önemli kısmını oluşturur. Yapılacak operasyonunun tipine göre ameliyat öncesinde detaylı bir planlama yapılarak operasyon esnasındaki cerrahi teknik gerçekleştirilir.

Minimal invaziv hangi hastalıkların tedavisinde kullanılır?

Minimal invaziv yöntemler; kalp ve damar hastalıkları başta olmak üzere, göğüs cerrahisi, jinekolojik onkoloji ve kadın hastalıkları, genel cerrahi, üroloji, beyin ve sinir cerrahisi, ortopedi ve travmatoloji gibi birçok bölümün baktığı hastalıkların tedavisinde kullanılabilir


DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN BİZİMLE İLETİŞİME GEÇİNİZ

Küçük kesi (minimal invaziv)  ile kalp ameliyatı nedir?

“Minimal invaziv kalp cerrahisi nedir” sorusu en sık sorulan sorular arasında yer almaktadır. Kalp ameliyatlarındaki zorlu sürecin çok daha çabuk ve ağrısız geçmesini sağlayan küçük kesi yani minimal invaziv cerrahi yöntemi göğüs (sternum) kemiğinin 20-25 cm kesilmesi yerine daha küçük kesilerle gerçekleştirilmesidir.

Küçük kesi (minimal invaziv)  ile kalp ameliyatı hangi hastalıklarda kullanılır?

Küçük kesi yöntemi Aort ve Mitral gibi kalp kapak ameliyatlarının tamir ve değişiminde, koroner baypas cerrahisi gerektiğinde, bazı kalp deliklerinin kapatılmasında, Aort anevrizmasında, kalp içi tümörlerin çıkarılması gerektiğinde küçük kesiyle kalp ameliyatları yapılabilmektedir.

Küçük kesi ile kalp ameliyatı avantajları nelerdir?

“Minimal invaziv kalp cerrahisinin avantajları nelerdir?”  sorusu internette en çok aranılan sorular arasında yer almaktadır. Açık kalp ameliyatlarına göre çok küçük bir kesi ile yapılan bu ameliyatlarda göğüs ön duvarındaki kemik kesilmediği için göğüs duvarı bütünlüğü korunmaktadır. Bu da ameliyat sonrası en çok karşılaşılan sorun olan solunum sistemi problemlerinin çok daha az görülmesine neden olmaktadır. Ameliyat esnasında ve sonrasında kanama miktarı çok düşük olup çoğunlukla kan transfüzyonu işlemine gerek kalmadan hasta taburcu edilmektedir. İyileşmenin hızlanmasıyla yoğun bakımda kalış süresi 1 güne, serviste kalış süresi ise 3 veya 4 güne inmektedir. Klasik açık ameliyatlarda kemiğin kaynama süresi yaklaşık 2 ay sürmektedir. Bu süre içerisinde hastanın yatarken sağa sola dönmemesi, kollarını baş seviyesinin üzerine kaldırmaması ve herhangi bir yük taşımaması gerekir. Küçük kesi ile yapılan ameliyatlarda ise hasta ameliyattan sonra drenleri çekildiği andan itibaren istediği şekilde yatabilir, kendisini iyi hissettiği andan itibaren araba kullanmak, yüzmek, yük taşımak gibi ameliyat öncesi yaptığı her eylemi rahatlıkla gerçekleştirebilir. Göğüs kemiğinin açıldığı ameliyatlar kozmetik açıdan da oldukça sıkıntı vericidir. Özellikle genç hastalar kozmetik ve psikolojik açıdan sorun yaşamakta; bu da iyileşme sürecinin uzamasına neden olmaktadır. Minimal invaziv yöntemi ile açılan kesinin uzunluğu 6-7 cm arasında değişmektedir ve kollar yukarı kaldırılmadığı sürece herhangi bir ameliyat izi görülmez. Ayrıca osteoporoz adı verilen kemik erimesi hastalığı yaşayan özellikle kadınlarda meme altından küçük kesi yöntemi ile ameliyat yapmak çok daha faydalıdır. Çünkü osteoporoz hastalarında sternum adı verilen iman tahtası kemiği çok kırılgandır ve açık ameliyat sonrası rahatsızlıklar yaşanabilmektedir.

Takip et ve paylaş

Newsletter Updates

Enter your email address below and subscribe to our newsletter

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir